gidip ne yapacaksınız? insanların acısını nasıl paylaşacaksınız? orada defileye çıkan manken gibi sağda solda yürüyüp selfie çekerek mi vicdanınızı rahatlatacaksınız? akrabam yakınını kaybettiğinde bile "seni anlıyorum, neler hissettiğini biliyorum" diyebilecek kadar cüretkar olamıyorum ben, o insanların yakınına gidip nasıl "acı" paylaşacaksınız? oturun evinizde bir iki dua edin, inanın çok daha makbule geçer. şu an sosyal medyada o yere düşen adamı tekmeleyen herifin fotoğraflarını yaymak inanın oraya gidip gereksiz kalabalık yapmaktan daha etkili olacaktır.

şu an orada ihtiyaç olunan son şey faydasız kalabalık. kurtarma çalışmalarına direkt pozitif etkisi olabilecek br şirketiniz var ise belediye ile görüşün. yok ise muhteşem yüzyıl falan izleyin şmdilik, kurtarma çalışmaları bittiğinde psikolojik destek vb. ihtiyaçları istenir zaten. ilgili diplomanız varsa yardımcı olabilirsiniz. bütün kurtarma ekipleri orada, deprem gibi madene ulaşım sorunu yok, fazla sayı ile çözülebilecek hiçbir sorun yok. yoğunluk sadece ama sadece çalışmaları yavaşlatacaktır.

öncelikle insanları tanımadan etmeden böyle bir durumda bu şekilde konuşman hiçbir şeye yardımcı olmuyor gelmeyi düşünmüyorsan faydalı olmayacağına inanıyorsan ne ala, sana fikrini sormadım gitmeli miyim gitmemeli miyim diye.

oradaki ihtiyaçları oturduğun yerden "muhteşem yüzyıl" izleyerek, tivit atarak öğrenebileceğini mi zannediyorsun?

lorik, oraya gidip podyumda salınan mankenlerimiz başbakan başta olmak üzere sağlık bakanı, enerji bakanı ve takım elbiseli diğer çok mühim kişiler olmasın sakın? evet bence de şu aşamada gitmek pek mantıklı değil ama yaptığın eleştiri biraz aşırı ve gereksiz olmuş. gidersek eğer sırf gösteri yapan bir cumhurbaşkanından daha etkili olacağımız gerçek ! takım elbisesiyle işçi seyreden enerji bakanı zırıltısından daha etkili olacağımız gerçek.

işgücüne ihtiyaç yok, madene girip adam kurtaracak cengaverlere itiyaç yok. gıdaya, suya ihtiyaç yok. deprem değil bu, mahsur kalmış yüzlerce kişi. zaten akın akın gerekli gereksiz insan hastanede kalabalık yapıyor.

demek istiyorum ki, şu an destek olmak istiyorsan oraya gitmenin getireceği pozitif bir şey yok elinde sunabileceğin ciddi bir teknoloji vb. yoksa. tam tersi, orada bulunmak şu an için bir fayda sağlamayacak. istersen afet koordinasyon merkezini ara son ihtiyaç var mı diye, ama onlar da az çok bunu söyleyeceklerdir.

şu noktada yapılabilecek en doğru şey kurtarma çalışmalarının sonlanmasını beklemek ve önümüzdeki haftalarda çıkarılacak ihtiyaç listesine göre hareket etmek. bu kadar direkt olmak istemezdim fakat durum maalesef böyle. şunları yazarken "orada olmam bir fayda getirir mi acaba" diye dusundum yine, eğer siz bulabildiyseniz özür diler düzeltirim tüm yazdıklarımı. arama kurtarma ekibiyle konuşun, şu sıralar gelmeseniz iyi olur diyeceklerdir. hastane yetkilileri ile konuşun, aynısını söyleyeceklerdir. aileleri teselli etmek deseniz hiç ama hiç kolay değildir hele böyle olayın alev alev olduğu bir anda, işin uzmanları bile elleri ayakları titreyerek yaklaşırlar olaya.

edit: @tuborg yesili: evet ksesinlikle onlardan bahsediyorum zaten, onlar da biliyorlar ki çoğunun varlığı bir halta yaramıyor orada.

@lorik haklı. hep diyorum, böyle durumlarda sosyal medya çoğunlukla işi daha da bok ediyor. vatandaş olarak bizim yapabileceğimiz en önemli şey insanları bilgilendirmek, bir ihtiyaç varsa sosyal medya üzerinden bunları duyurmak, bizden bir şey istenmişse onu yapmak olur.

madene inip adam mı çıkaracaksınız yani hangi sıfatla, neye destek olmak için gidiyorsunuz? ailelerle kucaklaşıp başsağlığına mı gideceksiniz? seferberlik mi var, vatandaşlardan destek mi isteniyor? kan mı lazım, yemek mi lazım, su mu lazım? niye soma'ya gidiyosunuz allah aşkına? ilkyardım biliyor musunuz, biliyorsanız gerekli miymiş? hangi amaçla gideceksiniz, ne yapacaksınız?

kurtarılan kurtarıldı, ölen öldü, gerisi hala aşağıda bekliyor. inip siz mi çıkaracaksınız? biz de bayılmıyoruz burda oturmaya ama bizim soma'ya giderek yapabileceğimiz hiçbir şey yok. bunu söyleyen insanlara çemkirdiğiniz zaman işte çok samimiyetsiz görünüyorsunuz.

Tamamiyle lorik cana'ya katiliyorum. Biraz sert uslupla cevaplamis ama o da sanirim, uzgun oldugundan.

Su an gercekten ihtiyaclari olmayan sey, faydasiz bir kalabalik. Yoksa ben de, iyi bi niyetle boyle bi dusuncede oldugumuzun/oldugunuzun farkindayim.

pescador samimiyetimi kimseye kanıtlamak zorunda değilim çıldırtmayın insanı. faydalı olmayacağını düşünenleri de anlıyorum ben bu sert üsluba tanımadan bilmeden yapılan yorumu saçma ve çözümsüz buldum nasıl ki gitmeyi faydasız saçma bulduysan.

Kendi yeterliliklerimi burada açıklamak durumunda değilim. Daha önce de katıldım, gittim. Sorum basitti gitmeyi düşünen var mı? Yoksa tamam ben de ona göre hareket ederim. Buna katılmayabilirsin, saçma bulabilirsin ama kalkıp bunun üzerinden gerilim yaratmak nedir?

@patiska, gerilim yaratmıyorum ki? soruyorlar ya duyuruda hani "ne alakası var samimiyetsizlikle" diye onu da araya sıkıştırayım dedim. tabii ki bana bir şey ispatlamak zorunda değilsin. aksine en uyuz olduğum tiplerdir vicdan bekçileri. istersen hiç üzülme, beni ilgilendirmez, senin fikrindir vicdanındır. ama toplanın soma'ya gidiyok olayı anlamsız, onu diyoruz. sen kendi kendine geriliyosun.

Toplanın gidelim demedim gitmeyi düşünen var mı diye sordum, gitmeyi düşünmeyenleri saçma bulanları da suçlamadım. gerilim yaratacak hiçbir şeyle itham etmedim kimseyi.

"daha once de katildim, gittim" yazmışsınız. merak ediyorum, hangi maden kazasına? 1992'deki patlamada sizi başka şehirden devletin çağıracağı kadar özel biri miydiniz? öyle iseniz şu an neden ekşi duyuru'dan fikir istiyorsunuz, biz kimiz ki size akıl verebiliyoruz?

hadi ben gereksiz sert üslup kullandım (ki tekrar tekrar okudum, kimseye ne hakaret etmisim ne bir sey yapmisim, sadece "soma'ya gidelim!" furyasina sinirlenmisim biraz), üstte yorum bildiren iki üç kişi zerre kırıcı olmadan neden bunun faydasız olacağını anlatmış. onların yazdıklarına bile "çıldırıyorsanız", hakikaten orada olmamanız gerekiyor. şu an sadece siz değil, milyonlarca kişi "gitsem bir şey yapabilir miyim?" diye düşünüyor, bazı gazete yazarları gidip maden önünde selfie çekiyor "onlar taksim'de ben soma'dayim!" diye. bu yazarlarin takipçileri de akıp boş kalabalık yapmaktan başka bir şeye yaramayacaklar önümüzdeki günlere. onlardan biri olmamak, ve bulunan yerden yapılabilecek her şeyi yapmak şu an en mantıklısı.

bir ihtiyaç olura önümüzdeki gün ve haftalarda bu açıklanacaktır birinci elden.

başbakanın kendisi ayrı, müşaviri ayrı adam döverken soma'ya gitmek hiç de gereksiz değil. orada yere düşen tek bir kişi değil, on kişi olsa zor atardı yusuf kardeş o tekmeyi. kalabalık güçlü hissettirir oradakilere de. örgütlenmenin önemini hala anlamadınız.

@lorik cana ; dediklerine kısmen katılmakla birlikte insanların duygularındaki samimiyeti sorgulama ve anında şıp diye ortaya koyma beceresini nerden aldığını da ben merak ediyorum açıkçası.

gitmeye ihtiyaç olmayabilir bir fiziksel güç olarak. ama cenazelere de insan bir ihtiyaç için değil orada bulunmanın anlamı için gider. senin mantığınla somada aşağı inip madenci çıkarmayan her kişinin bulunması gereksiz öyle mi?

ben de orda kalabalık olunmasının yalnız olmadıklarını hissettireceğine inanıyorum. elimden gelse giderdim. imkanlarım (okul-iş) simdilik buna elvermiyor ama gidebilen varsa tum kalbimle destekliyorum.

biliyorum millet olarak zaten kafayı yemiş durumdayız ama allasen nedir bu her soruya bir ayar verme hastalığı? hiç cevap yazma daha iyi yahu.

insanca bir soru sorulmuş. saçma olduğunu düşünüyorsan da böyle genellemeler yaparak hiç cevap verme.

ayrıca ne demek yiyecek-su ihtiyacı yok? insanlar evlerine bile gidemiyor üzüntüden. hastane önü, mezarlıklar ana-baba günü.
maddi durumu olup da koli koli içeceklerle yiyeceklerle oraya gidecek insanın vatandaşı tekmeleyen danışmadan kat kat yardımı dokunur.

bir mezarlık yerini, cenazeleri ziyaret etse, orada dağıtım yapsa nasıl faydası olmayacağını iddia edebilirsiniz?

şu an zaten türkiye'nin birçok yerinden insan bilinçli olarak orada.

ya mezar kazımında yardım ediyorlar, ya tabutları taşırken yardım ediyorlar, saatlerdir bekleyenlere içecek-yiyecek dağıtıyorlar veya hastanede asılı listelere bakarak, hastaneleri fellik fellik arayarak yakınını hala bulamayan işçi yakınlarına yardımcı oluyorlar.


bu yüzden nolur bi gidin öfkenizi başka yerde kusun. daha fazla sinire, öfkeye hiç gerek yok.

son kez yazacağım. istediğiniz kadar kalpsiz, diyin, küfredin. bir kişinin dahi gereksiz yere oraya gitmesini önlersem yeter bana.

1. koli koli yiyecek götürürüz, yemek veririz.

hayır veremzsin. ne mezarlık çevresine, ne maden çevresine girmen yasak. bu tür alanlar zaten koordineli bir şekilde yiyecek ve içecek ile besleniyor. ne şehirde ne çevre şehirlerde yiyecek ve içecek sıkıntısı yok. hatta fazlası var, aileler yemek vermeye gelenlere protesto ile cevap veriyor. hastaneye istanbuldan elinde yiyecek kolisi ile mi gideceksin? işin yoksa, çevresine bile yaklaşmana izin verilmeyecek. hastanedeki kimsenin yiyeceğe ihtiyacı yok, hastanede kapasite sorunu yok, tam tersi, kalbi atan biri gelsin diye bekliyorlar yüzlerce kişi.

2. mezarlıkta oluruz, çoğunluk iyidir.

zaten binlerce kişi var mezarlık ve çevresinde, jandarma şehir girişinde gereksiz kalabalık olmasın diye gelenleri geri döndürüyor. orada +1 olman ne çevredekilere zerre katkısı olacak, ne işleyişe yardımcı olabileceksin. sadece bir kaç kişinin baygınlık geçirmesini sağlayabilirsin.

3. protesto iyidir, topluluk iyidir.

bırak kurtarma çalışmaları bitsin, bırak definler yapılsın, ondan sonra git protesto et. hem unutturmamış olur, hem asıl insanlara ihtiyaçları olduklarında destek olmuş olursun.


---peki ne yapabilirim?---

1. işçilerin açacakları davalara yardımcı olabilirsin. takip edebilrsin. gelişmeleri, desteklediğin parti takip ediyor mu, etmiyor mu bunu denetleyebilirsin.

2. şu an mezarlıklar çevresinde binlerce kişi var, buna +1 olmaktansa, insanlar sevdiklerini defnettikten sonra gidip en basidinden bir çiçek bırakabilirsin. olaydan bir iki ay sonra gider, aileleri ziyaret eder, bir isteğiniz var mı diye sorabilirsin. bak siyasisi, halkı, gazetecisi hepsi olay günü akın eder gövde gösterisi yapar ve kattıkları tek artı, insanları, acılı insanları bunlatmak olur. bir ay sonra mezarlığa gidersin rüzgar ufak ufak her şeyi uçurmuş olur. o yüzden iyi bir şey yapmak istiyorsan, bir ay sonra git bir kaç çiçek bırak ki ailesi, sevdikleri gittiğinde unutulmadıklarını anlasın.

3. bulunduğun şehirlerde, kurtarma çalışmalarını etkilemeyeceğinden protestolara katılabilirsin.

---"ha ben illa gidicem, bir koli cips aldım vericem insanlara"---

diyorsan,

1. afet koordinasyon merkezini arayıp nerede, ne ihtiyaç var onu sorabilirsin (cevap, teşekkür olacak ve şu aralar gelmemeniz gerektiği söylenecek).

2. hastaneyi arayıp bir ihtiyaç olup olmadığı sorulacak. cevap, "yok, teşekkürler" olacak. çünkü hem hastane etrafındakilere yardımcı olacak kadar yiyecek içecek stoğu var, hem de hastanede kapasite sorunu yaşanmıyor. tam tersi, insanlar kalbi atan biri gelsin diye bekliyorlar.

umarım okuyup da gitmeyi düşünenleri biraz olsun yönlendirebilecek bir yazı olmuştur. bak şu an değil ama bir iki hafta içerisinde gerçekten bir şey yapabilirsin.

***son olarak şunları eklemek isterim:***

afet bölgesinde en önemli unsur, kurtarma ekibinin, hastane koorıdinasyonunun kusursuz bir şekilde işlemesidir. bu nedenle, otobüsler ile şu an girmenin mümkün olmadığı şehre özel araçlarla yapılacak gereksiz kalabalık sonucu farkında olmadan ölüme bile sebebiyet verebilirsiniz. türkiye, yollar ve altyapı konusunda son derece sıkıntılı bir ülkedir. karşıdan karşıya geçen ekstra bir insan bile çok ciddi bir aksamaya yol açabilir.

o nedenle afet bölgelerine müdahele edilirken, ne bir ekstra ses, ne işleyişi aksatabilecek ekstra bir insanın faydası yoktur. şehre iki araçla giden 10 kişilik bir ekip bile hele hele türkiye gibi ülkelerde kurtarma çalışmalarına istemeden negatif etkide bulunması son derece olasıdır.

birinin ölümüne sebebiyet verebilir ve bunun farkına bile varmayabilirsiniz ömrünüz boyunca.

bu nedendir ki bütün kurtarma operasyonlarında her şey saniyesi saniyesine planlanır. bir dakikayı bile yuvarlayamazsınız.

bir başka şehrin hastanesinden yapılacak tıbbi malzeme akışını şehrin girişinde yaratacağınız gereksiz kalabalık ile yavaşlatabilirsiniz, 8 şeritli yollarımız yok bizim. 8 şeritli girişi olan, gelişmiş ülke şehirlerin dahi afet durumunda dışarıdan gelecek gereksiz müdaheleyi tamamen yasaklamalarının sebebi bu. ihtiyaç varsa duyurulur, ama yok ise +1 hakikaten -1'e dönüşüverir.

o yüzden diyorum, nolur...nolur gitme planlarınızı erteleyin.

İlla gidip kurtarma çalışmalarına mı katılmak lazım yahu. Orda şu an büyük bir acı var, bir sürü çocuk babasız kaldı, en azından gidip ailelere destek olunabilir, çocuklarla ilgilenilebilir. Annemler İzmirden 3-5 kişi gittiler, her ev cenaze evi neredeyse hiç tanımadıkları insanlara baş sağlığına gidip, en azından destek oluyorlar, evlerde bir ihtiyaç olursa karşılamaya çalışıyorlar. bu durumun nesi kötü veya samimimiyetsiz? İlla her şeyi maddi veya teknik destek olarak düşünmeyin, manevi destekte çok önemli. Kimi insan acısını kendi içinde yaşar, kimi ise destek alarak kendini bir nebze olsun daha iyi hisseder.

lorik cana en gzelini yazmış ve adam haklı.

gidip fazladan kalabalık yapmak yerine maddi olarak ayırabildiğiniz bir miktarı koyun bir köşeye sonra ölenlerin ailesi için bir fon vb açılırsa oraya yatırırsınız.

Olay kalp vicdan vs. değil Lorik Cana hala anlayamadın. Keşke son yazdıklarını ilk yazmış olsaydın. Kendi adıma konuşayım karşı çıktığım şey fikirlerin değil onları ifade şeklin. Çocuk değilim, bilinçsiz hiç değilim. Yıllardır Nesar'da gönüllü olmuş, eğitim almış, yurt dışında da afetlerde destek gruplarında yer almış birisi olarak dışarıdan kuru kalabalık yapmanın, yardımcı olmaya çalışırken bilgi kirliliği yaratıp işlerin aksamasını sağlayanların varlığının farkındayım. Buradaki amaç gidip madendeki işçileri çıkarmak gibi fiziksel bir destek değil, zaten aileler bile bölgeye yaklaştırılmıyor. Asıl amaç bölgenin dışına gönderilmiş ailelerin ilk etaptaki ihtiyaçlarına katkıda bulunmaktır hem manevi hem maddi. şu an çıkarıldığı bilinen ancak hastanelerde kaydı olmayan cesetlerin arasında bulunamamış 10'larca insan var ve aileleri herhangi bir haber alabilmek için sabahlıyorlar. Bu insanların yasal haklarına sahip çıkacak, onları sakinleştirecek, gerektiğinde çevik kuvvetin itelemesine karşı direnecek, lojistik sağlayacak destek olacak insanlara ihtiyaç olmadığına kimse inandıramaz.

odtü'den bir grupla yola çıkma kararı aldık. 5 tl'lik sms atmaktan çok daha fazlası gerekiyor şu an o insanlara. katılmayabilirsiniz, gereksiz bulabilirsiniz kimsenin görüşünü düşüncesini değiştirme niyetinde ya da endişesinde değilim ama bir tek kendiniz bilinçliymiş gibi/çocuk azarlar gibi konuşmanın ne Soma'ya ne de bu duyuruya bir faydası oluyor.

sözüm meclisten dışarı en derin acıları bile beğeni ve şov kaygısıyla yayınlamalarından irite olunuyor olabilir. çok göze batarsa ben de aynı şeyi hissedebiliyorum.

soma'ya ilişkin paylaşım yapıp ertesi gün nutella kavanozunu paylaşıp dudak büzen insanlardan mesela pek haz etmiyorum.

e şimdi elini vicdanına koy.
Burası Kanada, İngiltere değil ki insanlar "sosyal bilinç" ile birbirlerine sahip çıksın.

kanada'da devlet açık açık zenginler fazla vergi verin ki fakirlerin ücretsiz hastanesi olsun diyor, zengin insanlar da "e tabii böyle olmalı çok haklılar" diyor.

Senden ayda 5 lira kesselerdi, madenlerin iyileştirilmesi için falan diye yaygara kopartırdın.

Üzülmek tabii normal bir davranış, ama kimse, ne sen ne ben bugüne kadar hiç birşey yapmadık bu insanlara, akp de yapmadı yanlış anlama o ibneleri de savunmuyorum.

Ama yaşadığı cografyaya "afet halleri hariç" çok yabancı insanlarız
Bu kaza olmasaydı, bi 10 sene daha aklına gelmeyecekti ne maden, ne madenci
aynı şey benim için de geçerli.

Kimsenin aklına gelmeyince, işi siyasilere bırakınca da, para için, rant için ne pislikler dönüyor ne pislikler, işte ortada hepsi

Yurtdışında sivil insan faktörü var, bilinçli sivil insan, şikayet hakkını kullanan.
Madeni geç, günlük hayatında kaç kere "olmaması gereken" şeyler görüyorsun ve susuyorsun onu bir düşün?
En son ne zaman bir kebapçıda çocuk komi çalışıyor diye telefon ettin, ne zaman ışıklarda mendil satan çocuklar için beyaz masayı aradın?

Başkası da görüyor, onlar arasın diye diye kimse birşey yapmıyor.
Hoş yapsan da ne değişir bilmem de, günde 5 yerine, 500 telefon alsalar belki birşey yapacakları tutar bu adamların bilemem.

Kim ne diyor görmedim. Facebook tweetir kullansm. Kişsisel düşüncem ulusal yastayız ve buna saygı. Gezi'de nasıl ülkene sahip çıktıysan, burada da ulusal yas'ına saygı duymalısın. Yas bu adı üstünde. Annen baban ölmüş gibi. O senin annen bu da senin ulusun, senin vatandaşın. Cenaze evindeymiş gibi, çünkü ulusça cenaze evindeyiz. Sadece bu.

Yani ben samimiyetsiz buluyorum mesela. Ama bazı kişilerin özellikle.

Yarım saat öncesinde profil fotoğrafını değiştirip arkasından 10 dakika sonra yemek fotoğrafı paylaşıp "Kocamla, yemek keyfiii" yazması altında komikli yorumlar yapması bana çirkin geliyor. Şov amaçlı geliyor, reklam geliyor, popüler kültür manyaklığı geliyor.

İki yüzlüce geliyor. İstediğini yapabilir, rahatsız olmuyorum. Ama hoşuma gitmiyor.

@cruseo olayı çok güzel açıklamış. karıncayı belini incitmeden sikmiş bir de. ince ince hepimize öyle güzel sokmuş ki rahatladım şerefsizim.

bahsettiği bilinç dışında yaptıklarımızın ve yapacaklarımızın alayı şovdur hocam.

devrimi yaptıktan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz sorusuna pek bir cevap veremedikleri için olabilir.
burda cruseo yazmış bir diğer duyuruda ben yazmıştım , bu kadar bıkbıklayıp ağlayanlar dün istanbulda ankarada izmirde yada başka bir lokasyonda gördüğünüz yozlaşmayı düzeltmek için bişi yaptınız mı ?
kadın cinayetleri kadına şiddet ; kadın kocasından yıllarca eziyet görür kimsenin gıkı cıkmaz , kadın öldürülür bütün apartman yas tutar.
Soma'daki faciaya ne kadarda benziyor aslında değil mi ?

devrim de devrim ,
peki devrimi yaptınız sonrasında gümrüğünden haberleşmesine ulaşımına kemikleşmiş kadronun yerini nasıl dolduracaksınız ?? cemaatin etkisini nasıl kırmayı düşünüyorsunuz mesela emniyet üzerinde ?? binlerce polis memurunu meslekten ihrac ettikten sonra hızla yerine koyabileceğiniz binlerce polis memurunuz var mı mesela?
devrimi niçin istiyorsunuz ? gezideki gibi 3 gün taksimde geniş geniş amsterdam havası yaşamak için mi ?
inanın biletler daha ucuz 99 euro ya falan var önceden alırsanız.

yahu bu kadar kontrol manyağı olmayın. dün ne yaptın ki bugün foto koyarsın, foto koydun da sonra aa bak güldün, aman allah göstermelik yapıyor vs. ya yaparsa yapsın kime ne? kim ne yaparsa yapsın size ne? orada ölen, nefesi kesilen yüzlerce insana yok bir yardımı evet, ama bugün elinden bu geliyor. belki senin şov dediğin onun elinden bugün gelen. ne yapalım yani hiç yok gibi mi yapalım? herkesin dışavurumu başkadır. kimi isterse profil fotoğraflarında, paylaşımlarında, tweetlerinde kan ağlar. kimi onları yapmaz üzülür başka dışavurur. napacaksınız ya bunun tasası size mi kaldı? herkes delirdi yemin ederim.

bir olay oluyor yoğun paylaşımlar oluyor onun ardından da bir güruh çıkıyor "ya paylaşmanın ne manası var"cı bir de onlar böyle merasim yapıyor. tipik her olayda bunlar yaşanıyor. birinci şovcuysa ikinci neci? yapma, yapmıyorsan yapana da karışma. kontrol kontrol, size ne allah aşkına.

hiçbirimiz tamamiyle samimi değiliz, katılıyorum. ancak onun dışında cruseo oldukça iyi açıklamasına karşın kebapçıda çocuk komi çalışıyor diye telefon etme düşüncesi içerisine dahi girmemenin sebeplerini de düşünmek gerekmez mi? yani sadece "şunu düzeltmek için sen ne yaptın?" düşüncesinden önce bu eylemsizliğin ki son bir senedir insanların bu tutumu değişti, nedenlerini de açıklasak ya? sosyal bilinç sosyal devlet aracılığıyla oluşmaz mı sonuçta? yani şu an hesabından 5 lira kesildiğinde laf edecek olan insan zamanla buna tabii ki alışacaktır, toplum zaman ilerledikçe hep aynı şekilde ilerleyecek değil. ama biz aynıyız çünkü devlet hep aynı. çocuk komiyi şikayet ettiğinde çocuğun kendisi de babası da pek iyi anmayacaktır seni elbet. telefon ettiğinde ne oluyor o çocuğa, bunun net bir açıklaması halka karşı yapılıyor mu? bilmiyor yahu insanlar ne yapılması gerektiğini, kimi arayacağını. bunun sebebi olarak direkt insanın kendisini görmek ne kadar gerçekçi olur ki? ortada doğru işleyen bir sistem kurulduktan ve buna sabırla sahip çıkıldıktan sonra insanların davranışlarındaki yanlışlıklar konuşulsun diyorum ben. yani söylenenler doğru ama bu samimiyetsizlik kendiliğinden, tek başına oluşmuş bir şey değil ki.

Soma'ya dair örnek vermeyeceğim, ama artık ehh be dediğim ve Face listemde olanlara açık açık sen ne kafasındasın kardeş yazdığım en son iki konu:

1- Yerel seçimler sonrası yanmış oy pusulası fotosu paylaşılmış idi. Ben de buna dair yönetmelikte madde olduğunu, diğer fotoğraflara bir şey diyemeyeceğimi ama bu fotoğrafın paylaşılmasının hatalı olduğunu söyledim. ''Hiç yanan AKP oyu görmedik ama.'' denmesiyle birlikte de sabrım tükendi. Upuzunnn bir şey döşedim sosyal medya ağlaklığına dair, ''o zaman bir zahmet sandığına sahip çıksaydın, ben gece yarısı girdim eve, bir dolu usulsüzlüğe sesimi çıkarttım, senin en büyük yorgunluğun oy verme sırasında beklemek olsun ama gel konuş dur.'' minvalinde bir şey dedim. haklıydım, bugün de derim.

2- Bir arkadaşım, ısrarla aldığı makyaj malzemelerinin fotoğrafını paylaşıp duruyordu ara ara, paylaşmadığında beğeniyor onların sayfalarını filan... neyse... bir gün Migros'ta XXX markalı üründe indirim vardı, fazla fazla aldım, siz de alın demiş. 2 gün sonra hayvanlar üzerinde kozmetik deneylerini cık cıklayan bir şey paylaşmış, ondan bir gün sonra da tüyleri dökülen tavşan fotosu. Bu da tamam olsun. Birkaç gün sonra peşine yine hayvanlara eziyetten mimlenen bir markayı beğendi ve açtım ağzımı yumdum gözümü. Bu kadar ikiyüzlü olmayın diye de başladım...

yeşiltaş sen çok yanlış gelmişsin.

Bu kontrol manyaklığı değil. Üzüntü, acıya saygı. Ben herkes foto koysun demiyorum zaten. Ama sorumsuzluk, eğlenip gülmekte yakışmaz. Bugün bizim bayrağımız yarıda, bunu düşünmek bile yeterli olmalı bizim için.

@sevgili

acıklı foto koyup ardından güldü diye birisini eleştirip ajanlığını yapmak pek normal değil. fotoğraf koyana sahte demek de öyle. herkesin kendi dünyasını ilgilendiriyor bunlar.

insanların sınırlarını belirleme çabasından bıktım..
birincisi berkin öldü en çok buna üzüleceksin diyenlere de çok kızmıştım ama üzülene samimi değilsin diyene daha çok kızdım..
hiçbir şey yapmamak değil nette bir şeyler yazmak ama sadece görsel olsun diye başkaları yazdı diye yazanlar var evet onlar işte samimi değil..
iki yüzlü demek büyük bir hakaret, kimin neyi ne kadar yaptığını nerden biliyor insanlar..
saçma bir savunma mekanizması çalışıyor şu an yurtta..
ne desen aa ama 28 mart diye giriyor herkes..

allah kahretsin zamanında bu insanlara pirim yapma fırsatı verecek şu uygulamaları yapanları, baskıları yapanları..

@kiraz
Ben onları savunmadım zaten. Öylelerinin de sorumsuzlardan bi farkı benim gözümde.

1-öncelikle bir notere gidip mirasçılık belgesi alın.
2- Mirasçılık belgenizle vasiyetnamenin düzenlendiği yer sulh hukuk mahkemesi'ne vasiyetname'nin açılması davası açın.
3-tereke kontrol altında değilse, tereke tespit ve tedbir davası açın.

kaymakamlık, belediye imar müdürlüğü ve savcılık. her birine ayrı ayrı başvurabilirsiniz.

belediyeye başvurun kontrol etsinler. eğer sağlam değilse 3 ay içinde boşalttırıyorlar diye biliyorum.

Şimdi bildiğim kadarıyla süreç şöyle işliyor yamulmuyorsam;

Önce binanın sağlam olmadığı ile ilgili rapor alıyorsunuz. Firmalar var bununla ilgili, belli bir ucret karsiliginda etüt yapıyorlar binada.

Alınan raporla Belediyelerin Yapı Kontrol müdürlüklerine şikayet ediyorsunuz, 90 gün içinde binayı boşaltıyorlar.

Biz bu raporu nasıl alıcaz derseniz, bina sahiplerinin ya da yönetimin karar alması gerekiyor.

Dediğim gibi, bildiğim kadarıyla böyle. Bulunduğunuz belediyenin Yapı Kontrol müdürlüğünü arayıp sorun isterseniz.

.... tarihinde başlamış olduğum .... görevinden .... sebebiyle ihbar süremi de gözeterek 13.06.2014 tarihinde ayrılmak istiyorum.

Ayrılacağım tarih itibariyle ücret,yıllık izin,fazla mesai ve diğer tüm yasal haklarımın hesaplanılarak tarafıma ödenmesini talep ederim.

gözünde büyütme bu kadar profesyonel iş hayatı dediği şeyi. iş ilk başlayan kişinin de bir işi öğrenme süreci olacaktır merak etme. stajyerliği düşünmezdim yerinde olsam.

bence stajyerlik doğru adım. staj yaptığım her yerde daha sonra çalışma fırsatı buldum. kimse maaşlı alıp eğitmek istemiyor, staj dediğin şey birçok kurstan çok daha faydalı. 4 yıllık web tasarım eğitimi + 2 yıllık programlama eğitiminde öğrenmediklerimi stajda öğrendim ben.

stajı mutlaka yap, ha yok benim çok daha önemli işlerim var diyorsan o ayrı mevzu ama staj yap

www.kariyer.net

şöyle bir ilanları da var. bu ilandaki çoğu standarda da uyuyorum ama ciddi eksiklerim de var.

örneğin jquery dışında bir js kütüphanesiyle çalışmadım.
son maddedeki de çoğu şey hakkında ciddi bilgilerim yok.

ha ben kendime güvenirim aslında, bunları da oldukça minimum zamanda öğrenebilirim, yüzde yüz eminim de rahatça öğreneceğimden ama. ne bileyim.

staj zaten böyle bi seviye için ideal abi. hatta gerçekten deneyimli ve becerikliysen stajyerlik seni kesmez bile. başvur düşünme bile. çekinme abi, ilanlarda hep olur öyle 1-2 madde. hakim olmadıgın. "henüz bilmiyorum, öğrenirim, yanımda bilen birileri de olduğu sürece fazla zaman almaz öğrenmem" falan dersin.

stajyerlikle vakit kaybetme gercekten. iyi oldugunu dusunuyorsan tecrube isteyen ilanlara da basvur, portfolyo sun karsi tarafa. ustelik profesyonel ve ekip calismalari daha kolay oluyor bence.

basvurma lem ben basvurdum :D

hangi şehre başvurdun

izmir oncelikli sonra istanbul farketmez olarak.

baharat olarak köri ve zerdeçali önerebilirim ayrıca. malzeme olarak da sarımsak.

EK: İstiridye mantarı da tavuk-hindi-kırmızı et farketmeksizin fırında-tavada farklı tariflerle ekleme yapabileceğiniz güzel sebzelerdendir.

taze kekik ve biberiye.

köri ve zerdeçal her mutfakta bulunmalı, katılıyorum. çok az rezene de yemeğe farklı tat katar. ayrıca limonu bazı yemeklerde kullandığım olur, mantarı da unutmayalım. ıspanak da bence birçok yemeğin içerisine katılabilir. ayrıca zencefille sarımsağı rendeden geçirip yemeklere ekleyebilirsin ya da tavuğu marine edebilirsin. ve son olarak kapari demek istiyorum. yemeğe eklenen 3-4 ufak kapari hafif acılık katar, çok da güzel olur.

tarçının yemeklerde kullanılmıyor olması çok üzüyor beni. kekik ve sumak diyorum bi de.

barbekü sos kırmızı et ve tavuk için ayrı ayrıdır ve ızgara etlere enfes tat katar.
kırmızı et kavurmasına kurutulmuş reyhan katabilirsiniz ama bahsettiğim reyhan biraz yöresel bir baharat. reyhan diye fesleğen satanları gördükten sonra bahsettiğim reyhanı bulmakta güçlük çekebilirsiniz diye düşünüyorum. (koyu yeşil, koyu mavi/mor arası bir renkte oluyor kuru reyhan)
tarçın da katabilirisiniz.
kuzu etine biberiye yakışıyor.
tavuk için köri,mantar ve kremadan sos yapabilirsiniz.
son olarak şöyle bir şey var eksisozluk.com

fesleğen tabi ki.

Köri kırmızı ete gitmez sanırım ya. Hiç denemedim ama yakıştırmıyorum zihnimde. Yanlışlardamıyım yoksa ?

Cevaplar için teker teker Teşekkürler. Aslında eksik yazdığımı farkettim, kekik , kori ve mantarı da sıkça kullanırım. Ayrıca ben de koriyi sadece tavukta kullanıyorum.

tarçın garip görünebilir ama yeri geldiğinde çok güzel tat katıyor yemeklere.

bu arada zerdeçal ve kişnişi patates yaparken de kullanabilirsin, etin yanına yakışır. tabii patatesler tam olarak kızartma değil de, soğanla birlikte zeytinyağında kavrulmuş olacak. muhteşem oluyorlar!

bir de fırında tavuk tarfi veriyorum. dört kere yaptım bu tariften, dördü de mükemmel oldu.
uğraştırıcı ama yemek yapmayı seviyorsanız bir deneyin.
www.evcini.com

Ben vakit buldukça sebzeleri pişirip buzluğa atıyorum. Sonra oradan alıp alıp tavada hafiften çevirip yiyorum. 10 dakikada sebze sote. Yanına da köfte yaparsın bir de yoğurt. Tamamdır.

mercimek çorbası çok kolay birşeydir. evinde bilendır varsa her çorba çok kolay hatta.

(bkz: tavuk sote), (bkz: et sote), (bkz: kıymalı yumurta), fırının varsa fırın poşetinde tavuk çok kolay yemeklerden bazıları.

Haftada birer gün tavuk ve balık yapabilirsin. Salata çeşitleri deneyebilirsin. Fırının varsa evde pizza yapabilirsin. Bazı akşamlar çay demleyip, menemenin gözüne vurabilirsin. Makarna demedim hiç dikkat ettiysen. :)

tavuk butlari, patates, sogan, salca, sarimsak domates kes bunlari at borcama, ustunu folyoyla kapat salla firina o kadar. 1 saat sonra folyoyu cikar biraz da oyle pissin, sonra yumul. hazirlaman 10 dakika surer

fırının varsa balık yapabilirsin, tavuklu mantar yapabilirsin, fırında makarna yapabilirsin. internetteki tariflere bak, 10 dakikada hazırlanıp fırına atılan yemekler bunlar.

falafel. bim'de dondurulmuş var.
humus. yanına. o da hazır satılıyor.
lavaş ekmek. onu da bulursun artık.

sonra bana dua. afiyet olsun conem.

2000 lira maaşını alana kadar 20 gününü geçir o parayla
maaşını alınca yavaş yavaş alırsın her istediğini inşallah.
acele etme bence

cruseo haklı. ilk maaşını alana kadar sık dişini. sonra o 2000 lirayı alınca ilk önce gidip sevdiğin biriyle yemek ye. o 300 lirayı öyle harca. motivasyon önemlidir. sonra maaşın devam edecek zaten ve ihtiyaçlarını alırsın yavaş yavaş

Her zaman önce borç kapat.

Kolye kupe ne allah askina buz dolabi yokken. Disardan mi yiyorsunuz? 2. el bi mini dolap bulun bence her seyden oncr

Bence evden çıkma. Bir iki ay kadar sabret. Öncelikle kendine şuradan www.trendyol.com ya da şuradan www.trendyol.com bir iki ayakkabı ve şuradan www.trendyol.com veya şuradan www.trendyol.com veyaaa da şuradan www.trendyol.com ya da buradan www.trendyol.com bir iki t-shirt ve gömlek al.

İki ayakkabı iki tişört iki gömlek için 100-120 tl arası harcayıp, kalan 40-50 liranla bi buzdolabı al. Ve kendine yemek yapmaya başla!

Birkaç ay boyunca da hem ev eşyalarını tamamlar, hem borçlarını kapatır, hem de belki üç beş kuruş zor günler için atarsın. Başka eve çıkma işini daha sonra düşün.

Daha güzel günlerin olacak, hayırlı olsun!

bekle ve bir buz dolabı al.

ulan soruyu okurken resmen kafamda canım kardeşim soundtrack çaldı. garibanlığın gözü kör olsun.

madem 2000 liraya iş bulmuşsun, git o parayla güzel bir gün geçir. kendine güzel bir yemek falan ısmarla. maaşını alınca da borcunu kapatırsın. ne de olsa kira dışında giderin yok gibi görünüyor.

işi vermek kolay da maaşı vermek zor gelir bazılarına o yüzden mayışı eline almadan 300 lirayı harcama.

Evde yiyorum ama buz dolabina ihtiyacim yok pek. Var ama gunluk bakkaldan aliyorum ihtiyac kadar. Sut filan da 3 gunde tuketiyorum. Yumurtada bozulmuyormus dolap disinda sanirim.

Bosver hicbir sey alma. Minimal takilmanin tadini cikar. Parayi harcamak istiyorsan da gez dolas. Ne giydigin ne yedigin onemli degil.

Ibo abi turuncu ornitorenk e katiliyorum. dun actigim duyuruda da bu konulari konustuk www.eksiduyuru.com

ama sut 3 gun disarda durmaz ne yaptin sen. cok soguk bir yerde yasiyorsun da balkonda falan mi tutuyorsun? ilk is dedigim gibi 2. el mini dolap bul duzgun beslenmeye basla. diger her sey ikinci planda olmali.

Sikerim borcu harci gittim birsen tezer e bilet aldim. Hak ettim lan.. acimadim. Pismanlik duymuyorum da. Gelsin pasalar gibi dinleyecegim..

Sutun biraz tadi degisiyor ama bir sorun olmadi simdiye kadar hep 4 gunde bitiriyordum normalde. Yeni yeni 3e dusurdum. (250mlx4)

IrishPub ve Araf istiklal'de. ama cumartesi ve cuma geceleri için değil.

haftasonu hayal kahvesi

kaşar ve sucuk koyuyorlar dışarıda ekstra olarak.

Seninki menemen değil ki domatesli yumurta diyoruz biz ona. Soğan koyabilirsin. Baharat atabilirsin. Dil peyniri de olur.

Sogan koy peynir ekle seviyorsan maydanoz falan da kiyabilirsin icine

biber ve kaşar

biber belki kırmızı olursa daha güzel olabilir.

kuru sogan yagda kavrulur, kabugu soyulmus domates sogusluk dogranir, sivri biber de ince ince halka seklinde dograniz eklenir, guzelce kavrulur, sonra yumurta kirilir. biber sevmiyorsunuz ama sivri bibersiz menemen olmaz.

yazılanlara ek olarak şunu söylemek isterim ki bir menemene en çok tadını veren katı yağdır. tavaya çok az dibini yakmaması için sıvı yağ koyuyorum ve buna ek olarak margarin eritiyorum. soğan olmazsa olmazım. az bile olsa koyarım tat verir. bibersiz düşünülemez bile. bir de domatesi rendelemeyelim mümkünse. küçücük küçücük doğrayıp kısık ataeşte kapağını kapatınca farkı anlayacaksanız.

ha imkanınız varsa odun ateşinde sac tavada yapın. zaten odun ateşinde her şey daha tatlı olur. kaşar soğuk kış havalarında iyi gider şahsen ama bu sıcaklarda ise ağır gelebilir biraz.

soğan konmaz. güzel bir meneme tarifi vereyim sana;

domatesleri kabuğunu soyup küp küp doğra(rendeleme bence)ben olsam biber de koyarım ama madem koymuyorsan orayı geç; sonra o domatesi birazcık acı biber salçasıyla yüksek ateşte 2-3 dakika kavur, cozurdayarak pişssin yani, sonra kapağını kapatıp kısık ateşte pişirmeye devam et, o arada 2 diş sarımsak ve isteğine göre maydonozu kenarda kıy, birazcık da kaşar rendele, maydonoz ve sarımsağı ekle, pişmesine yakın da tuz,az biraz pul biber koy karıştır ve üstüne kaşar döküp karıştırmadan 1 dakika beklet. kaşar eriyince altını kapat ve afiyetle ye.

yıllarca menemeni sadece domates ve biberle yemiş biri olarak söyleyebilirim ki son birkaç yıldır edindiğim tecrübeye göre, menemende beyaz soğan müthiş etkiler yaratmakta.. ama küçük doğra..

bir de insan nasıl biber sevmez ya..

Sovan gomadıysan, boşa çiğnemişen yalan dünyayı!

kıymalı deneyin vazegeçemeyeceksiniz.

bulunduğunuz ilin baro'su yardımcı oluyordur belki. zamanında olmuşlardı bayağı.

taksim dayanışması'yla iletişime geç. hangi şehirdesin?

arkadaş kocaeli'de herhalde. tkp bürosuna gidip durum böyle böyle, sizin avukat beni de savunsa olur mu diye bir sorabilirsiniz =)

Cagdas hukukcular dernegine git bilgi al bunlarla genelde onlar ilgileniyor

İstanbuldayım arkadaşlar. O zaman ben Çağdaş hukukçular derneğinden birilerini bulayım.

En iyisi o. Cok ilgililer ama isin icin orgut uyeligi girebilir onlarla takildigin icin:) saka bir yana gecmis olsun umarim pacayi kurtarirsin.

Örgüt üyeliğine dahil olmamam için ne yapmam lazım peki?

merhaba, çhd'li bir avukatım. özel mesajla benimle iletişime geçin lütfen.

ahırkapı'da var.

www.facebook.com

ilamsız takip başlatabilirsiniz. delil niteliğinde demek mahkeme kararı hükmünde değil ama başka tüketici mahkemesi dosyasına delil olarak kullanılır demek.

yargıtay'dan dönüp bitmesi 1.5 sene istanbulda.

mdf olabilir heralde. sağlam malzeme.

aynen bu şekilde gidip koçtaş'a anlatın. orada kesim atölyeleri var boyuta göre. boyutları ve ne yapmak istediğinizi bildirin. uygun olan malzemeyi önerirler. marangozlara gidin diyeceğim ama çoğu beceriksiz çoğu da çok para ister.

Torna tezgahı gibi metaldan yaptır ama rengini falan uygun seç

ya bi de bir keresinde bi malzeme görmüştüm. sunta gibi, ama enine bakınca böyle kat kat gözüküyordu. hani sanki 10-15 kat bişiyi preslemişler de elde etmişlre gibi.

o malzeme nolabilir ki?

mutfak tezgahları var, içi sunta dışı kaplama. üstünde doğprudan kesim yapmazsanız dağılmaz. bir de onun ahşap olanı var. biraz pahalı ama kesime falan gelir. ahşap için ikea'ya bakın diğerleri her yapı markette var.

o kat kat olan malzeme de plywood. o da iyidir.

aynen plywoodmuş. www.medallionfp.com

plywood kıyak gözüküyor bi fiyatlarına bakınayım

tezgahları duvara monte edip uygun yerlerine bi kaç da ayak koyun olur biter. ayaklar ikeada ucuz. ya da mobilya malzemesi satan nalburlarda ucuz. bauhausta pahalı.

duvara montaj için de alttan metal L şeklinde sağlam şeyler kullanırsanız hem görünmez, estetik olur, hem de sağlam olur. bir de duvarla birleşttiği yere bi çıta çekersiniz, oh keka.

eyvallah hocam çok teşekkürler.
bu plywood tamı tamına aradığım şey. de bu nerede satılıyordur koçtaşta falan bulur muyum? plakası da pek pahalı değilmiş.

yapı marketlerde olacağını pek zannetmiyorum ama yine de kontrol etmenizde fayda var. kerestecilerde olur genelde.

bir de bunların ölçüleri tezgah için çok uyumlu olmayabilir. genelde geniş (120 cm civarı) oluyorlar, tezgah ise, derinliği 60-70 cm olması gereken bir şey. gerçi alıp boydan ikiye böldürürseniz olabilir.

Kağıt üzerinde ölçülerini detaylı bir şekilde çizip koçtaş ya da bahaus'a gidin.
sunta ve mdf aslında sağlamlık açısından çok farklı değil, mdf'nin avantajı ıslandığında ortaya çıkıyor. sunta su yediğinde şişer. Orada sizin verdiğiniz ölçülerde sunta ya da mdf kesimi yapıyorlar ve kenarlarını da kaplıyorlar. size eve gidip montajını yapmak kalıyor. yapı marketlerden montaj için gerekli malzemeleri de bulabilirsiniz. seçtiğiniz tahtaya göre vidalarınızı almayı unutmayın size oradaki görevliler yardımcı olacaktır.
Tahmini malzeme listeniz;
-Ölçülerini belirleyeceğiniz sunta ya da mdf
-matkap
-matkap ucu
-duvara montelemek için le harfi şeklinde raf tutacakları.
-dübel
-vida
-yıldız ve düz tornavida
-unuttuğum ve eksikliğini evde farkedip bana saydıracağınız bir kaç şey daha:)

sınav yokken öyleydim. bitsin sınav tekrar çılgınlaşırım.

ben de fena okumam ama ev arkadaşım bildiğin hayvan gibi okuyor. haftada 2 kitap ortalaması var.

kitabın içeriğine, ebadına da bağlı ama kafam doğruyken 6-7(bir ay) ye varabiliyorum, bilmem az mı fazla mı

her akşam düzenli 1 saat okuyorum, bazen çok saran kitaplar oldugunda bir günde bitirdigim, tabiri caizse tugla gibi olanlari 3 günde bitirdigim de oluyor.
ama bazi kitaplar var ki bitmesini asla istemiyorum o dönemler gece cift kitap okuyorum.
bunun harici cantamda mutlaka kitap tasirim yolda vapurda nerde firsat bulsam acar okurum.
bilmyorum ne kadar cilginca ama böyle :)

ohhh beni iyi hissettirdiniz. hala böyleleri var. aslansınız.

Eskiden bir hafta akademik bir hafta edebi kitap okurdum, bitirirdim; ama şimdi o kadar vaktim olmuyor. Sınav dönemim + işe girdiğim için sadece ders kitabı okuyabiliyorum. Kahrolsun hukuk dersleri, kahrolsun sınav başına 1000 sayfa sorumluluk alanı :(

1 haftada 3 kitabı ayrı ayrı okuyorum. sahaf bıktı benden. bende bıktım çünkü adam gibi kitabı yok.toptan alıp hiç dışarı çıkmak istemiyorum sırf okumak için.

sözlük ve kitap okumak arasında nasıl bir bağlantı var anlamadım.

Haftada 2 Kitap iyidir. Bu kendi adıma ortalama.
(Ayda 5-8 Kitap diyelim)
Sonuç olarak özel hayatımız var ve bir zaman ayırmak lazım geliyor.
Tabi daha hayvani olanlar mevcuttur.

her ay kütüphaneden 5-6 kitap alıyorum.ayrıca 1.el ve 2. el aldıklarımı da bitirmeye çalışıyorum bazen 4 kitabı aynı anda okuyorum.hangi tür olduğu çok
fark etmiyor 4ü de roman olabiliyor,bazen de tarih biyografi kısa öykü ya da
ingilizce olabiliyor.her akşam her birinden 20-30 sayfa okumaya gayret ediyorum.buna rağmen 2 koli kitabım var hala bitmeyen. tabi vize final zamanı yok öyle bir dünya :)

en son liste tuttuğumda 2007 yılında üniversiteye hazırlanırken 90 roman okumuştum. (bazıları çift dikiş, iki tanesini çok beğenip 3 tam 5-6 defa parça parça :) ) sonra roman okumayı bıraktım. sadece akademik kitapları, anıları okuyorum. ama eskisi kadar yoğun değil tabi. çılgınca gelmiyor ama okumaya çalışıyorum. eskisi kadar tahammülüm yok ama tekrar o sabrı kazanmaya çalışıyorum. ekşi sözlükte de okunacak çok güzel şeyler var. mesela 1 hafta önce inci sözlükteki muhteşem askerlik hikayesine takıldım. 2 gecede bitirdim. sonra 1 gece boyunca yorumları okudum. bazen sayfalarca yorum okuduğum oluyor. onların istatistiğini tutamıyoruz tabi.

işyerim uzak olduğu için her gün sabah ve akşam otobüste toplam 1,5-2 saat kadar kitap okuyorum .
tabletten ekitap okuyorum.ineceğim durağı son dakika farkediyorum yani hiç anlamıyorum uzun yolu ya da trafiği süper oluyor.

adrenalinü yüksek sporlarla uğraş o da aynı etkiyi yaratır.

arkadaş direnişçiydi diye hatırlıyorum ben zaten. yalnız aynı şey değil ikisi. bence boks antremanı düşünün, rahatlarsınız.

dövüşünce rahatlayacağını sanma. daha çok canın sıkılacak.
bir de birisiyle dövüşeceksen lütfen saç çekmeyin, ona da söyle. çok utanıyorum kız kavgasından. hemcinslerimin dövüş stili çok utandırıyor beni. erkekler gibi yumruk atın, kafa atın lütfen. erkekler saç çekmiyor o yüzden kavgaları rahatsız etmiyor.

öz savunma dışında dövüşe karşıyım. madem yılda birkaç kez -ki az demek- geliyor bu his, bu hırslı duyguyu da o anda bastırırsanız bi süre sonra kaybolacaktır kendiliğinden.

not: çok iyi bi insanım.

Kadınsanız gelin kozlarımızı paylaşalım. Çok ihtiyacım var

numune hastanesinin acil bölümüne git. hergün kavga oluyor. sen de araya karışırsın.

çalışlıyosan bu histe payı oldduğunu düşündüğün bir amir/üst/patron/işvereni; öğrenciysen de yine bu hisse neden olduğunu düşündüğün bir hoca vb.yi dövmeden geçmez tam anlamıyla. öyle biri yoksa da, kum torbası, koşmak, sevişmek vb. ama hepsi iyice pestilin çıkana kadar, en azından başlangıç için.

istanbuldaysan seni bir guzel zopalayabilirim. o zaman pek bir rahatlarsin.

İstanbul'daysan burnumu başımı kırmadan gel beni döv, bu aralar fena dayağa ihtiyacım var.

çok iyi bir insan olmasan seni akşam 7yi 20 geçe ethem sarısülük parkında döverdim ama neyse ki çok iyi bir insanmışsın.

hic bir seyi, para dahi alsa imzalamasin. su durumda %1500 hakli o arkadas. sikayetini yapsin, mislisiyle parasini alir. hatta sikayeti geri cekmek icin alacaklarinin 2 katini istesin.

ibraname imzalamasın tazminat ödenmeden, alacak verecek kalmadı demek o.

bayağa pislikmiş bunlar. işe iade davası açılabilir.

telefonla yaptığınız şikayeti yazılı şekilde de yapmanızı öneririm.

önce para sonra imza. arkadaşa geçmişler olsun.

imzalamasın, dava açarsa süründürür.

hiçbirşey imzalamasın. eğer ki çalıştığı işyeri 30 kişinin üzerindeyse 1 aylık süre içinde işe iade davası açması gerekiyor, o süreyi kaçırmasın. mutlaka bir avukatla görüşerek hareket etsin.

işe iade davası açma süresi 30 gün değil 1 ay. bu fark sürenin hesabı bakımından önem taşıyor.

yani 10 nisanda kovulduysa 10 mayısa kadar, 23 nisanda kovulduysa 23 mayısa kadar dava açmalı. ne kadar çabuk açarsa o kadar iyi.

son güne bırakmasın.

ilave yapayım da hukukçu olmayanlarca da anlaşılsın:

Sürelerin başlaması
MADDE 91- (1) Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde, tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar.

Sürelerin bitimi
MADDE 92- (1) Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter. (2) Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter.

Tatil günlerinin etkisi
MADDE 93- (1) Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.

@meltem'in cevabı doğrultusunda cevabımı düzeltiyorum. kusura bakmayın.

imzalasın ama imzanın üzerine;
"işbu ibraname; ihabr tazminatım olan ... Liranın, ...... numaralı banka hesabıma x gün içinde yatırılması halinde geçerlidir, x gün içinde tazminatlarım ödenmediği taktirde, tüm yasal haklarımı saklı tutuyorum"
yazsın.
ibranameyi imzalamazsa, ödemeye yanaşmayacaklar. dava açarsa da uzun sürecek, davayı kazanınca bir de icra süreci olacak vs.

10 ağustos sabah 10:00'da.

şimdi iki gruba ayırıyorlar gidenleri kısa dönemsen. ilk gruptaysan gitmeden bir hafta önce öğreniyorsun diye biliyorum ben.

vinigret soslu salatayla birlikte yerseniz çok güzel oluyor.

Kalori hesabı yapmamak gibi bir alternatifin de var.

light soya sosu, biber, soğan ve havuçla sotele. çok az yağda.

Bayat ekmek ve dolapta sertleşen kaşar salata tabağına ufalanır/rendelenir. Bir tutam maydonoz içine minimini doğranır, karabiber ve tuz karışıma eklenir. Bir tabağa yımırta kırılır, yımırtaya daldırışan tavukların üzeri bu karışımla kaplanır. Önceden ısıtılmış tavada kızartılır. Afiyetle yenir.

Sos olarak aynı tavada tereyağı eritilir, içine 2 çorba kaşığı hardal konulur, yarım bardak limonlu su ile kısık ateşte karıştırılır, çay tabağında servis edilir veya üzerine çalınır.

dökme demir tava edinin derim.
hiçbir şey koymadan bile yapsanız güzel oluyor.

Önce az yağda tavada mantarla tavuk gögsünü sotele,sonra güveç kapta salçalı bir sos yaparak fırına ver.Çıkınca az miktar kaşarı üstüne atarsan tadından yenmez

tava icin pisirme torbasi bulman gerekiyor. tavuk gogsu cok kuru bir et oldugundan suyunu da kaybettirirsen kayis gibi bir seye donusuyor.
nickinden kadin gibi duruyorsun, bir ogunde 150-200 gram tavuk gogsu yiyecegini dusunerek su tarifi uygulayabilirsin.
1 kaba bir yemek kasigi zeytinyagi, yarim yemek kasigi su, kekik, kirmizi biber, karabiber, cok az tuz koyup karistirip tavugu bunun icinde en az 2 saat kadar beklettikten sonra oda sicakligina cikartip 15 dakika da orda tutup torbay koyuyorsun. torbanin agzini tavuk buharin toplu igne basi kadar da olsa kacabilecegi bir delik birakarak kapatiyorsun (patlar yoksa torba, hic olmadi igneyle deliver agzina yakin alakasiz bir yerinden) 10-12 dakika dondure dondure orta yuksek ateste tavada pisiriyorsun.

bir de burada tavugu yenilebilir ve yumusak yapan sey birakmadigi suyu olacak. ancak bu su pistikten sonraki 1 saat icinde yavas yavas kaybolup 3 saatin sonunda sifiri tuketiyor. bu nedenle pisirip yarim saat icinde yemek lazim.

tavuk gogsunun ne kadar lezzetli olabilecegine inanamayacaksin.

unutmadan, torbaya koyduktan sonra elinle hafif ezersen daha cok verim alirsin.

yalancı çerkes tavuğu mezesi yapıyorum ben :)
200 gr tavuk göğsü didikleyin, 1 kaşık yoğurt, 1 avuç ceviz kırığı, 50 gr kadar da süzme peynir ekleyin (lor da olur), hepsini karıştırın.
afiyet olsun.


ayrıca butundan kalçasından da yiyebilirsiniz seviyorsanız. ondan da bıkınca göğüse geri dönersiniz vs...

bir gün sosta marine et, tavaya attıktan sonra ikişer dakika iki tarafını da mühürle, sonra kapağını kapat içi pişene kadar kısık ateşte pişir. dışı baharatlı ve çıtır, içi yumuşak ve sulu tavi göğsü hazır.

ikinci bir tarif olarak tavuk fajitayı araştır.

fırın poşetinin içine koy tavuğu, içine bezelye, havuç falan da koy, sonra daya baharatı. artık kekik olur, kırmızı biber olur..
kendi suyunda pişeceği için kuru kuru da olmaz.

Kulbasti seklinde dovuldukten sonra bir damla zeytinyagi gezdirdikten sonra ustune bir halka limon, bir sarimsagin yarisi baharat sivribiber koyup alüminyum folyonun icine hediye paketi gibi sar iki kat. Sonra tencerede suyun icine at pisir. Paketin su almamasi lazim.

Sen böyle düşündükçe sıkıntıların artacak, beyninde ki sesler daha da çoğalacak, işin yok galiba uğraş bul kendine..

doğru mudur bilmem ama belki ayın hareketleriyle ilişkisi vardır.

seni derinden rahatsız eden, vicdan azabı çektiren bir şey ihtimali de var, belki bastırıyorsundur.

sık sık yaşıyorsan anksiyete bozukluğu olabilir mi?

En kötümser tahmini söylüyorum, kalple ilgili bir sıkıntın olabilir.
Onun dışında vicdan azabı kısmına katılıyorum.

stresten kaynaklı ya da travmatik anksiyete bozukluğu olabilir.

erkekte sevgi açlığı + bol para + kötü kadın = sizin hikaye

kadını kaybetmemek için yapılan işler, para varsa sorun yoktur. para yokda alıyorsa, almaya çalışıyorsa maldır.

aynı ben.

kaybetme korkusu, yalnızlık korkusu mmm bide adam çirkin mi nedir yani?

1) parası çoktur.
2) seviyordur ve birlikte bir gelecek kuracaklarından emindir, inanmıştır.
3) paranın kıymetini bilmiyordur.
4) sevgisini başka türlü ifade edemiyordur.
5) kızı sadece parayla elinde tutacağını düşünüyordur.

kötülüğü daha önce başkası tarafından kendisine yapılan bir kötülükten dolayı benimseyen insanlar, karşısındakini nasıl kandıracağını iyi bilirler. onlara kanmak isteyenler de genellikle kanmak istedikleri için kanarlar.

Kısa ve net:
ya adam çok zengin para kuyusunun dibi yok,
ya da adam gerizekalı.

Kusura bakma çok sert oldu belki ama realite bu durum için maalesef bu.
Not: bu tip işleri severek yapan bir adamım.

Adamın maddi durumuna göre değişir bu. 1000 lira adama sakız parası gibi gelebilir. Sorunun bir anlamı kalmaz. Sen gider 50 liralık kolye alırsın, o aynı düşünerek 1000 liralık bir şey alır :)

olabilir de olmayabilir de. panik atak'ı bir kenara bırakırsak her halukarda bir doktora görünün içiniz rahat etsin.

baglanti gidebilir, goruntu bozulabilir diye uyarmak icin.yoksa on milyarlik kamerayla sundugunuz goruntu kalitesi bu mu? diye elestri yagmuruna tutulabilir. genelde 3g, ekipman olarak hazirlikli olunmayan acil durumlarda imdada yetisen bi teknoloji.

Btk ve RTÜK gereği.

fotoğrafını çekip yakın çevrenizde birkaç duvara direğe bakkal camına yapıştırın irtibat numarasıyla. sahibi varsa size ulaşır.

kapıcı varsa ona söyle, yoksa bi kağıda karalayıp girişe as. veteriner işini bilemiyorum her veteriner insan değil sonuçta.

Bizim veterinere goturecektim. Eve alamiyorum cunku yabanci kedi kokusuna bile cildirdi azmanlar. Hayvana yazik olur.

evde yapılacak işler de plana dahilse evet.

ayağımı sakatladım yatıyom con. bok gibi gün. işe de okula da gidemedim.

spora gideceğim sonra evde kitap ve yatış.

chelsea-psg maçı var. arkadaşlarla evde maç izlemece.

gelinlik bakmaya gidiyorum. giy çıkar yapacağım.

Chelsea-psg maçına bahis yaptım, bira içip kendime zaman ayıracağım..

akşam emel mathlouthi konserine gidicem.

Front squat, deadlift ve power clean ile bir buluşma ayarladık.

maçı ntv veriyor mu ?

iş çıkışı iki alternatif var;
ya spora gidip ter atıcam. sonra evde yemek ve televizyon ardından uyku.
ya da derneğe gidip birikmiş işleri toplucam ki bu 12 gibi eve yorgun gelip uyuyakalmam demek oluyor...
bilemedim.

edit: oha amk hem spora gittim, hem evde ailemle yemek yedim, hem de derneğe gittim, 3 tane işi temizledim. üstelik ağrım vardı ve 2 tane ağrı kesici yuttuktan sonra yaptım bunları. noluyo lan bana?

babylon da cults konseri var ona gidicem

yok.

kaçak var işte tv de onu izlicez ailece sayılıyomu

8-9 halısaha var. 1 kişi eksiğiz lan. gelsenize? maçtan sonra da chelsea-psg maçı var. futbolla dolu bir gece beni bekliyor yani!

programım yok

@john
yatakodasından salona iti almaya giderken yorgana dolanıp yataktan düştüm.
gülmeyin lan! :(

@stunky

www2.sporx.com

işten eve gidiş, tv-kitap takılmaca. Maça da bakarız biraz tabi.

ders ders ders beybi

Bi aklım diyo akşam çık bi aklım diyo otur ders çalış. Bilemiyorum.

Starbucks ta konuşlandım, çalışıyorum, yarın sunumum var, ayrıca rapor da yazmam lazım, şu an tek planım yemek için yan taraftaki hamburgerciye geçmek sonra geri dönmek:P

doğrudan otobüs var. otogardan sorabilirsiniz.

Ya doğrudan otogardan gidebilirsin ya da elbirlik ile önce tekirdağ oradan da aktarma ile şarköy.

ozellikle esiyle kavga ederken aile ici siddet diye polise ihbar edebilirsiniz. ama boyle bir durumda daha cok hirslanip polis gittikten sonra kadina iyice hiddetlenebilir de.

apartman yöneticisinin tahliye davası açma hakkı bulunuyor, eger bır yonetıcınız varsa uyarmasını saglayın, olmadı apartmanda oturanların fıkırlerıne basvurun ve aranızda bırını gorevlendırerek tahlıyeyı ısteyın, dava acın kısacası. polıse haber verme ısını ıse bılemedım, ters tepıyor genelde bu tarz seyler, caydırıcı gücü olmuyor, adam daha çok hiddetleniyor hem ailesine hem komşularına

apartmandaki diğer komşularla birleşip, daireyi satın alarak onları evden çıkarma hakkınız var. tabii onlar da kiracıysa gidip ev sahibiyle konusabilirsiniz.

eşinin ve çocuklarının çilesi bitmeyecektir tabii.

bence apartmanda diline güvenen, 2-3 erkek birleşip, erkek erkeğe minik bir geziye çıkılıp tatlı bir dille uyarılarak* efendi olması sağlanabilir gibi de geliyor. tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır sonuçta. Ne eşinin çocuğunun yanında adama gider yapıp onurunu kırıp, eşine daha faqzla şiddet uygulamasına neden olunur ne de apartmanı köpeksiz köy bellemesine neden olunur.

mis.

edit: bu mesajda şiddetli bir ironi var.

sen avukatsın, neden bunu kullanmıyorsun? bu adam için bişey yapılabilir mi onu bilemiyorum ama korkutabilirsin. seni mahkemeye veriyorum de, avukat kimliğini göster. yaptığın ciddi suç de. tırsar zaten, bu tip insanlar konuşmaktan, iyilikten anlamazlar sen ondan daha şirret olacaksın. seninle uğraşırım diyeceksin. zaten adliyede işim var, dilekçeni veririm, sürünürsün de.

Şikayet yolunu deneyeceğim zaten. Hukuki olarak yapılacaklari yaparım da yetecegini sanmıyorum. Bir de adamın bunun üzerine daha azitmasi mümkün. Sonra da ya ben katil olurum ya da o adam.

sıcak kompres, kas gevşetici, aşırı zorlamama.

Kuilil hap + Muscoril krem.

sürekli olarak gece kalk oraya koydukları sürgeri al ve kapıyı kapat. 15 günse 15 gün 1 aysa 1 ay. sonunda eminim inatları kırılır.

Eski webcam'lerden bir tane alıp uyduruktan bir kabloyla sanki kamera sistemi var gibi kapıyı gözetleyen bir yere takın.

süngeri kapılarının önüne koy ve yak.
pirelidir o sünger evini pireler basar mazallah

caydırmak için sahte güvenlik kameraları var.Al onlarda bir tane sonra sonuçları buraya yaz.

o süngeri bi eldiven yardımıyla tut, kapılarını çalıp bidaha o kapıyı açıp bu süngeri oraya koyarsanız bunu size yediririm de.
sert konuş. küfür bile edebilirsin.
bazen efendilik para etmez, piçlik yapmak gerekir.
not: kedileri çok severim.

eger apartmanda kedı gorursen beledıyeyı arayacagını soyle ve arkadasların dedıgı kamera numarasını uygula. Kedılerı sevdıgını ama bunun boyle olmayacagını, baharın da geldıgını, kar kıs olmadıgını belırt.

Çöpe at. En temizi.

Ne de olmasa biri tutup soramaz napıyosun diye. SÜnger kimsenin değilmiş. Hem de pis. Çöpe atmaman için hiç bi sebep yok. Ne var ne yok topla at gitsin.

üst yemek katında vardı diye hatırlıyorum.

kapılara çıkınca, Wings Lounge'ın yanında.

simdilik bi tek ic hatlarda varmis, dis hatlarda yokmus.

beslenme alışkanlıklarını değiştirip kendinizi alıştırırsanız 1 meyve ile öğle yemeğini geçiştirebilirsiniz eğer çok ağır bir iş yapmıyorsanız.

evden sandviç getirmek bir diğer çözüm olabilir.

evden getirebilirsiniz yemek?

alisveris yaparken ne kadar toplu alirsaniz o kadar ucuz oluyor.

ara ogunler icin yogurt salatalik ucuz ve saglikli

2 haftada 1 kere falan disarda yiyorum disardan yemek cok gereksiz pahali hesabini yapinca

asıl mesele zaten ana yemekler. onun dışında ara öğünler kolay. meyve olur, yoğurt olur, salata olur, sandviç olur, püskevit, kuruyemiş olur.

ben günde 12.5 felan harcıyorum. sigarayı bıraktım. pazartesi ve salı iğrenç günler olduğu için ben de iğrenç yaşıyorum o günler hiçbişey yapma en iğrenç günlerin olsun dolmuşa binme yürü falan kimseye bişey ısmarlama iğrençleş yani

en ekonomik olanı, beslenme alışkanlığını değiştirmek. iki öğün yaşayabilirsin. (hafif şeyler, meyve gibi yiyerek...)
iki, evde yemek hazırlamak. ama aynı yemekleri yiyor olmak sıkabilir. o yüzden, ekmek arası bir şeyler iş görebilir.
üç, ucuz esnaf lokantaları. bazıları ucuz ve iyi oluyor. oralardan yemek.

günde, dışarıda yemeğe hiç para harcamadığım oluyor. (örneğin acıktığımda, bir çorbacıda sadece çorba içiyorum. ekmekle birlikte birkaç saat kadar tok tutuyor. bu da eve geçip yemek yememe yetecek zamanı veriyor. üstelik dışarıda yenen birçok şeye göre çorba daha temiz. yerine göre de çorba 2-4 tl arası değişiyor.)

esnaf lokantalari bu konuda onemli yere sahip.

pazara gitme olanağın varsa pazar.
market alışverişini 3'te birine indirebiliyor.

onun dışında evden yemek götürmek, ya da özellikle iş yerlerine ev yemekleri yapan yerlerden yemek.

arkadasların hepsi sahane yorumlarda bulunmuslar zaten ekstra olarak soyleyebilecegim tek sey fiyat performans limitini yukseltmek olabilir
kahvaltını ne kadar kuvvetli yaparsan ogle yemeginde o kadar az bişey yemek istersin
gittigin restoranlarda pirinc pilavı yerine bulgur pilavı tercih et corba ic yanında 1 ekmek ye bunlar ogrenci işi karın doyurmadır lakin karbonhidrat agırlıklı oldugundan enerjisi kısa surer.
mideni dolu tutucak seyler yemeyi tercih et ve mumkunse yanına meyve biskuvi falan da alırsan ufak ufak acıktıgın zamanlarda aksam yemegine kadar erteliyebilirsin kendini...

üç öğün yemek ara öğünler falan öğrenilen şeyler.
yani örneğin sabah 9da kahvaltı yapıp öğlen 1-2 gibi acıkman tamamen senin buna koşullanman ile ilgili. bi nevi bu konudaki alışkanlıklar bizi pavlov'un köpekleri durumuna sokuyor. saati görünce ya da güneşin tepede olduğunu miden kazınmaya başlıyo.

yemesen de olur yani, ama bunun böyle olduğunu iyice içselleştirmen lazım ya da yememeye alışmak. alışkanlıkları değiştirmek başlangıçta çok zorlar ama öğlen yemeği yememek de bir alışkanlık. sağlıklı beslenme bıdıbıdı diyenlere de kulak asma, alışkanlıklarına bahane arıyorlar.

1

filipinler'de, afrika ülkelerinde, hindistan'da 5-10 yıl.

3

10 yıl.antalya.

6-7

makedonya'da 10, çok zorlarsan 15 sene mütevazı bir hayat yaşarsın.

5 yıl İzmir.

mütevazi bir 4 yıl, türkiye.

ayda 1500 kira versen
faturalar + spor salonuna aylık 500 versen
sen de 2000-3000 harcasan ayda 5 bin yapar

2 sene yaşarsın istanbulda

sadece o paranız mı olacak? yani eviniz vs vs birşeyiniz yoksa diye düşünüyorum.

başka ülkeleri bilmem ama deniz kenarı için eğer şehir önemi yoksa en ucuzu karadeniz şehirleri olacaktır.

samsunu alalım ki gayet de güzeldir. en düşük meblağları hesaplıyorum

kira minimum 300 olsun, faturalar ortalama kışın yakıtı da katınca 300 olsun. yeme içme masrafın da aylık 500 olsun. sigaranı vs saymıyorum ya da içkiyi vs.

spora aylık 70 tl falan ayırsan bir spor salonu için. aylık toplamda 1170 tl masrafın olur. buna giyinme temizlik vs diğer ev ihtiyaçlarını katsak aylık 100 tl de ona eklesek. eder sana yuvarlak hesap 1300. (sağlık harcamalarını katmadık bak, onlar önemli)

1300 liraya böl al sana hesap.

2 sene

faize koy kira derdin yoksa ayda 1 milyar getirse ömür boyu geçinirsin

sana bağlı.
benim her şey dahil yıllık harcamam 7500/8500 tl arası değişiyor. giyim kuşam, eşyalar bit pazarından. yeme içme çoğunlukla evden. tek ciddi masrafım barınma.

senin paranla, ben muğla'da, antalya'da 15 yıl kadar hiç çalışmadan yaşayabiliyorum. eğer muğla'da deniz kenarı köye yerleşirsem yaşama süresi 20 seneye kadar çıkar. eğer arazi, ekilecek bahçe vs varsa bu süre 30 seneye kadar çıkar.

özetle, sana bağlı.

2-3

Bana bikac bin atsana ordan

kaşeyi istediğiniz yerde ypatırabilirsiniz. kaşenin hiçbir hukuki geçerliliği yok pratiklik sağlıyor sadece. mühürü yaptıramazsınız.

kasesiparis.com

kaşe bir şeyi kanıtlamaz ki, neden belge istesinler.

peki bir dernek için mühür yaptırmak istesek, o süreç nasıl işleyecek?

edit: öğrendim. ebemin nikahını istiyorlarmış. vazgeçtim.

evet

bankanın seni değil senin bankayı denetlemenle ilgili bir güvenlik aşaması. girdiğin sitenin bankaya ait site olduğunu anlıyorsun böylece.

siz o resmi görüyorsanız, bankanın sitesiymiş gibi davranan sahte bir siteye değil de gerçekten de bankanın sitesine bağlanıyorsunuz demektir. olay budur.

güvenli günler.

şöyle ki maille seni aldatarak ilgili bankanın kopyası bir site yapıyorlar sende oraya bütün şifrelerini giriyorsun ama senin resmin olmadıgını hatırlayıp uyanırsın diye böyle bir yöntem var.phishing deniyor buna da.

1-2 kere paylaşırsın, sonra kime istemez zaten.

olmuyo yüzsüzler kendileri geliyor alıyor avuç avuç :(

Hedik götür kaşık kaşık ye. Onu da avuçlayacak halleri yok.

meyve kurutma işleminde şeker kullanılmaz ama incirin, dutun kendi bünyesinde var olan şeker zaten hali hazırda zararlı. daha az zararlı denebilir belki işlenmiş şekere göre.

size süper bir çözüm önereceğim:
ara öğün denen gereksizliği hayatınızdan çıkarın. öğünlerinizi kuvvetlendirirseniz (yani ara öğünlerde alacağınız enerjiyi de ana öğünlerde alırsanız) zaten acıkmayacaksınız. mevzunun "alışkanlık" kısmı ise 3 haftalık kasmaya bakar.

cevizi bademi kiloyla mı götürüyorsun ki avuç avuç alıyorlar? ara öğünde ne yiyeceksen 2-3 tane minik kaba böl, 3 ceviz 2 kayısı vs. gibi. acıktıkça o ufak kaplardan birini çıkar ye. kendine yetecek kadar olduğundan kimse istemez göze de çarpmaz. bize niye getirmedin diyecek yüzsüz olursa da bir kere de sen al getir de yiyelim dersin. bu arada kurutulmuş meyveleri pek tavsiye etmem aşırı şekerli onlar.

icemint'i dinle.

walla millet protein bar yapıyor evde. ben uğraşayım diyorum bi ara. çözersem işi (elim yatkındır) akşam üstü acıkmaları için iyi olur.

icemint e katiliyorum ancak yine de aralarda findik ve ceviz yemek kotu bir sey degil. millete caktirmadan yemek en mantiklisi. bi de olm ben sporyapiyorum siz bunlari yerseniz kilo alirsiniz diyebilirsin. yalan da olmaz

kekik çayı

(bkz: umca )

bir tane taze limonu sıkıp içine aspirin atın, aspirin tamamen eriyinceye kadar karıştırın ve de için. ayağa kaldırır sizi ama tok karnına içmeyi unutmayın. midenize zarar verirsiniz yoksa. bir de günde maksimum 2 defa yapın. fazlası yine zararlı olur.

solgar vm 2000, günde 2 tane alın,

nane-limon-bal-zencefil kaynatıp kaynatıp için,

bikaç saatte normalden iyi olursunuz.

buna sebep olan siyasi iradeye oy vermeyerek.

dünyayı bu hale getirenlerin kim olduğunu anlamaya çalışarak başlayabilirsin. kim olduğunu tespit ettikten sonra o düşmanın hayatında nerede olduğunu görebiliyorsan,yapabileceğin kadarıyla onunla mücadele edersin.

kendi adaletini sağlamaya bak.

zeitgeist üçlemesini izle. bu soruların cevabı orada var.

üşümem diyorsan adalarda girebilirsin çılgın dostum.

eksisozluk.com

yok bu değil. fas'tan arayıp kayan altyazıyı dediği, bizzat kendi ses kaydının oldugu olay.

www.youtube.com

değişik olan (çok absürd olmayacak şekilde) her zxaman ilgi çekici olur ki zaten =)

yahu biliyorum da tam söylediğim bu değil. yani hareketli insanlar da farklıydı ya da neşeli ama bohemler kadar nasıl diyeyim ilgi çekmiyorlardı.

bana da şimdi eski tarz giyinmek modaymış gibi geliyor. böyle kasketler masketler şekil şekil acayip şeyler görüyorum sağda solda.

şimdi hipster'lar ve vintage takılanlar olabilir.

(bkz: alem göt olmuş)

(bkz: hipster)

listelist.com

Doğru söylemiş arkadaşlar hipster ve vintage tarzını incele, orijinal olursun

teşekkür ederim cevaplar için:)

başkası olma kendin ol,böyle çok daha güzelsin diyecem ama olmicak,,bence kendine yakışanı bul,zorlama olmasın,,cool jeanler ve alelade seçilmiş havasında sweat-shirtler ,vs...eski görünümlü botlar falan,,aviator gözlük takma,,kemik vintage style gözlük al

Taksiyle, köprüde trafik yoksa belki.
Ama oldukça düşük ihtimal.

bence de imkansız gibi birşey. tek alternatif araç yoksa taksi.

Yol boşsa rahatlıkla olursun. Ancak hava güzel olursa ve maç filan gibi şeyler varsa bilmiyorum; o Beşiktaş yokuşu kilit olur ve imkansız olur.

Yol boş olduğunda Taksim'den eski plaj yoluna gitmek dolmuşla 25-30 dk sürüyor çünkü. CKM de 2 dk mesafede oraya. Öyle işte.

dün akşam 23:00'da (akşam saat 11de) köprüde her iki yönde trafik vardı. karşıya 20dk.da geçtik.

Pazar akşamını düşünemiyorm.

TCK'da kasten yaralama kapsamında girer. Neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış suçlardan olur eğer kezzap atılırsa. 8 yıldan az olmamak üzere 12. yıla kadar hapis cezası alır.


Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
MADDE 87. - (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, ikinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan, ikinci fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamaz.

www.youtube.com

haber bültenleri fon müziği yapmayı bıraktı, ilgili adidas reklamı da gösterilmiyor. dolayısıyla beggin sorulmuyor yıllardır. odur bence.

www.youtube.com

telefonuna shazam'ı indirip, melodisini mırıldan. belki öyle bulursun

www.youtube.com

www.youtube.com ?

Gerçi öyle olsa dıtdırı rırı rırı dırıt yazardın.

Hayatı çok da ciddiye almamak. Yaşadığımız ömür bir zerre bile değil.

sebep aramamak lazım, mutluluk seçim meselesi, mutluyum dediğin anda mutlusun, tabii tersi de geçerli. yoksa mutlu olmak için herşeyin yolunda gitmesi gerekiyor, ama en ufak pürüz bile mutsuzluğa yetiyor. dolayısıyla mutlu olmayı seçtiğim için mutlu bir ruh halim var. huzur ise bambaşka bir şey, çok şükür huzurlu değilim. (bkz: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2013/02/22/hayata-baglilik-mi-bagimlilik-mi)

gamsızlık. yapı meselesi, sonradan kazanılmıyor.

yeterince ciddi yeterince gamsız olmak.

gamsızlığın mutluluk değil de daha çok durumun farkında olmayı engellediğini düşünüyorum. yani mutluluk kazandırmıyor bence hissizlik kzandırabilir evet. bence mutluluk ise hayatı, anı yaşamak. eve tçok klişe ama söylemek istediğim şu; önünde makarna mı var onu yiyeceksin içerisinde ki her bir baharatın tadına vararak, 2 hafta sonra ki iş mülakatını, yarın ki sınavı falan düşünmeden mesela. evet zor ama bu yapıldığında mutluluk gelir diye düşünüyorum.

öte yandan bir diğer mutluluk yolununda şu klasik din terimiyle nefsi kırmak, kendini yenmek bazı şeyleri aşmak olarak görüyorum. yani nefsin bir şeyler istiyor fakat sen onu yenerek o anda o istediği şeyi yapmıyor sana zor geleni yapıyorsun falan. bir nevi kendini terbiye. bu da belli bir zaman sonra kişinin kendine olan güvenini ve gücünü yerine getirir diye düşünüyorum. he ben uygulayabiliyor muyum, hayır. ama uygulayan da illaki vardır.

Hayattan beklentilerimin cok dusuk olmasi ve umursamaz olmam diyebilirim. Dunya yansa umrumda olmaz, eh mutluyum (genelde) haliyle..

sen programını yapmışsın.

Kış olduğu için ulaşımda biraz sıkıntı çekebilirsiniz.
Kafkasör'e gidin orada doğa ile birleşmiş doğal tesislerde kalabilirsiniz, ancak kışın pek etkinlik yok.
Atabarı Kayak Merkezi'ne gidin.
Artvin-Ardanuç yolu üzerinde Cehennem Deresi kanyonuna gidin mutlaka.
Ardanuç (Gevhernik) Kalesi'ne, yine o bölgede İskenderpaşa Cami'ne gidin.
Şavşat ya da Borçka Karagöl'e gidin.
Borçka Macaheli (Camili)'ye gidin.
Çoruh vadisini ve Berta Köprüsü'nü görün diyeceğim ama maalesef baraj yüzünden sular altında kaldı.
,
Unuttuğum yer kaldıysa eklerim.
Bu yerlerin kışın durumu nedir bilemiyorum ben genellikle yazın gidiyorum, o zaman doğa daha güzel oluyor.
Artvin'li şahsiyetim.

Aslında programımı yapmadım, yerleri belirledim sadece.

@livaneli; ucuza nerede konaylayabilirim acaba? Bir de istanbul'dan şahsi aracımla gitsem zorluk yaşar mıyım acaba, yollar vs nasıldır?

bence artvin merkez tarafına geçmek yerine hopa'dan sonra batum'a git. tabi ne görmek istediğine bağlı ama bu mevsimde artvin merkezin pek bi çekiciliği yok benim gözümde.

Merkez'de değil, daha çok köyleri,camili,borçka,machael'de ve yaylalarda olmayı düşünüyorum. hopa'yı da beli araya sıkıştıracağım zaman yeterse.

tabi ki öyle. yeni bir faiz oranı uygulayamazlar.

nasıl etkilediğini adam smith gelip anlatacak şimdi.

yanlış bilmiyorsam hayır, yani siz krediyi aldığınız andaki oranlarla borçlandınız. mesela kredi oranları düştüğünde ödediğiniz taksitler düşmüyor, ancak çok düştüyse ve avantajınız varsa yeniden yapılandırıyorsunuz.

o beli bükülecek dedikleri sanırım bundan sonra borç alacaklar için.

Kredi detayı vermemişsiniz, ama anlattıgınıza göre "bireysel" kredi. Türkiyede "değişken faizli bireysel kredi" yok denecek kadar az. Yani; tüketici, araç veya ev kredisi çekmişseniz: rahat olunuz faizleriniz ve taksitleriniz sabit. Kralı gelse değiştiremez. (aynı şey şirketlerin çektiği krediler için geçerli değil)

tebliğden itibaren 60 günlük süreniz var.

Davanızı Rektörlüğe izafeten Dekanlığa karşı açacaksınız. eğer karar ulaştıktan sonra ki 60 günlük süreyi aştıysanız, kesinleştikten sonra ki 60 günlük sürede de açabilirsiniz.

kesinleşme kararın taraflara tebliğinden sonra, taraflar açısından temyiz sürelerinin geçtiği ya da temyizden onanarak döndüğü tarihtir.

eskinin devlet güvenlik mahkemeleri akp hükümeti döneminde özel yetkili ağır ceza mahkemeleri haline getirildi. içinden askeri üye çıkarıldı.

o zaman bu açıklama biraz komik olmuyor mu?

'Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TMK 10. madde ile görevli özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeyi Meclis'e göndereceklerini ve Meclis tatile girmeden düzenlemenin geçirileceğini bildirdi. Bozdağ, düzenleme hakkında ''Hukuk devletinin gereği olarak bugüne kadar yapmamız gerekirken yapamadığımız tarihi bir adımı atacağız" dedi.'

her ne kadar ironik olsa da kendi içinde çelişkili değil çünkü" ...bugüne kadar yapmamız gerekirken yapamadığımız.." diyor. Yani aslında önceden de yapmak niyetindeydik diyor,yersen.

Adamların yaptığı her şey çelişkili zaten. Bir harçları kaldırıp bir harçları geri getireceğiz! Diye bağırıyorlar. Bir şey yapıp işlerine gelmeyince tersini yapıyorlar sanki önceden bunu başka biri yapmış da bunlar düzeltmiş gibi gösteriyorlar. Şimdi aklıma gelmiyor ama çok olay var böyle.

Kredi faizleri de artacağı için yükselecek.

Faizlerin yükselmesi,dolayısıyla krediye bağlı alımların ve talebin azalması anlamına gelmiyor mu? Talep düşerse fiyat neden artsın?

İnşaat sektörünün kullanacağı paranın da maliyeti artıyor ama. Maliyetleri karşılamak için fiyat yükseltmek zorunda.

faizin artması enflasyonu azaltacaktır. ayrıca zaten çok kalemde girdi dolar bazında oldugundan dolar düşüşü de fiyatlara olumlu etki edecektir.

öte yandan dahili meddah doğru diyor. kredi ve para fiyatı olan faiz arttığından bunlara olan talep ve dolayısıyla ev ve araç fiyatlarında düşüş beklemek normaldir.

dahili meddah, twelfth+1
türk lirası cinsinden satılanlar önce indirimler görmeye başlar. sonra gidişata göre ya tekrar stabil olur ya da dip görür.